REKLAM

Yazım Bilgisi ÖSS Soruları ve Cevapları –64 Soru
1.
“Gökbilim ve coğrafya ile ilgili konuların anlatımında, dünya ile öteki gezegen adları, güneş ve ay sözcükleri büyük harfle yazılır.”
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uyulmamıştır?

A) Ay, Dünya’nın çevresini yirmi dört saatte dolaşır.
B) Sabahleyin dünyayı dolaştım ama istediğimi bulamadım.
C) Camlardan içeriye Güneş girdi.
D) Her zaman dünya bir yana, çocuğum bir yana derdi.
E) Yapılan deney, Güneş tutulması ile ilgiliydi.
(1981 - ÖSS)



Soruda büyük harflerin kullanımıyla ilgili bir kural verilmiştir. Bu kural ay, dünya, güneş ve diğer gezegen adlarının gerçek anlamlarında kullanılırsa büyük, diğer durumlarda küçük harfle başlayacağıdır. Seçeneklere baktığımızda, ay, dünya ve güneş sözcükleri A ve E’de gökbilimdeki anlamlarıyla kullanıldığından gerçek anlamdadır ve büyük harfle başlamıştır. B’de dünya sözcüğü “birçok yer”; D’de “değerli ne varsa” anlamlarında olduğundan mecaz anlamdadır ve küçük harfle yazılmıştır. C’de ise güneş sözcüğü gökbilim anlamıyla değil, ısı ve ışık anlamıyla kullanılmıştır. Yani mecaz anlamdadır. Küçük harfle yazılması gerekirken büyük harfle yazılmıştır.

Cevap C


2.
“Bu konuyu başka bir açıdan alalım (I) Örneğin (II) son on beş yirmi yılın bazı sorunlarını hatırlayalım (III) İlköğretim seferberliği, çok partili hayata geçiş, tarımın makineleşmesi gibi.”
Parçada numaralandırılmış yerlere, sırasıyla, getirilebilecek en uygun noktalama işaretleri aşağıdakilerden hangisidir?

A) (.) (:) (;) B) (.) (,) (:) C) (:) (,) (.)

 

D) (,) (:) (.) E) (;) (,) (:)

(1982 - ÖSS)



Seçeneklere baktığımızda (I) nolu yere nokta, iki nokta ya da noktalı virgül gelebildiğini görürüz. Şimdi bu noktalamaların nerelerde kullanıldığına bakalım. İki nokta kendinden sonra açıklama bildiren ya da örneklerin sıralandığı cümlelerin sonuna konur. Birinci cümleden sonra herhangi bir açıklama yapılmadığına göre buraya iki nokta değil, nokta konulması gerekir. Noktalı virgül ise daha çok anlamca birbirine bağlı sıralı cümlelerin arasında kullanılır. Birinci ve ikinci cümle bir sıralı cümle oluşturmaz. (II) nolu yere ise, “Örneğin” sözü bir cümle oluşturmadığından sadece virgül konabilir. (III) nolu yere ise hatırlanan bazı sorunlar açıklandığı için ve açıklama yapılmadan önce de iki nokta kullanılacağı için en uygun noktalama işaretleri B’de verilenlerdir.

Cevap B


3.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bitişik yazılması gereken “de”, ayrı yazılmıştır?

A) Size bu mektupla birlikte bir öykü de gönderiyorum.
B) Eksik olmasın; beni de düşünüp bir tane göndermiş.
C) Uzun cümlelerin de, bir tadı bir güzelliği vardır.
D) Su, hava, ışık, bitki, bir de insanlarının yumuşak huyu...
E) Sıkıntılı günlerim de arkadaşlarıma giderim.
(1982 - ÖSS)



Türkçede iki türlü “de” vardır. Birincisi bağlaç olan, diğeri hal eki olan. Hal eki, eklendiği sözcüğe yer, zaman, durum anlamları katarak onların cümle içindeki görevlerini belirler, daima bitişik yazılır, cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulur. Bağlaç olan “de” ise cümlede sözü edilen başka şeylerin de olduğu anlamını verir. Daima ayrı yazılır ve cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz, ancak biraz daralabilir. Buna göre seçeneklere baktığımızda A’da öyküden başka şeylerin de gönderildiği anlamı vardır. Cümleden çıkarırsak anlamda bozulma olmaz. Yani bağlaçtır, ayrı yazılır. Diğer seçeneklerde de aynı yöntem denenebilir. E’de ise “gitmek” eyleminin yapıldığı zamanı bildiren “günlerimde” sözündeki “de” hal ekidir. Üstelik, cümleden çıkarıldığında, cümle anlamsız hale dönüşüyor. Öyleyse bu, hal ekidir, bitişik yazılmalıdır. Oysa cümlede ayrı yazılmıştır.

Cevap E


4.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, büyük harflerin kullanımı ile ilgili bir yazım (imla) yanlışı vardır?

A) Karayel kuzeybatıdan eser.
B) Doğu Anadolu’da kara iklimi etkilidir.
C) Türkiye’nin Güneyi genellikle yağışlıdır.
D) Amerika’nın kuzey komşusu Kanada’dır.
E) Arjantin bir Güney Amerika ülkesidir.
(1983 - ÖSS)



Seçeneklerin tümünde yön bildiren sözcüklerin olduğu dikkatimizi çekiyor. Burada hemen şu kuralı hatırlayalım: Yön bildiren sözcükler yönünü bildirdiği isimden önce gelirse büyük harfle, sonra gelirse küçük harfle başlatılarak yazılır. Buna göre A’da “kuzeybatı” sözcüğü yön bildiriyor. Ancak herhangi bir isme bağlı olmadığı için küçük harfle başlatılmış, doğrudur. B ve E’de isimlerden önce geldiği için büyük harfle başlatılmış, doğrudur. C ve D’de isimlerden sonra gelmiş, küçük yazılması gerekir. Ancak C’de büyük harfle başlatılmış. Dolayısıyla bir yazım yanlışı yapılmıştır.

Cevap C


5.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinin sonuna bitmemişlik nedeniyle üç nokta (...) konması uygun olur?

A) Hep yakınır dururuz, kitap gereği gibi satılmıyor, okunmuyor diye
B) Ünlü yazarlarımızın kitaplarıydı burada sergilenenler
C) Birkaç yüz kitap imzalayınca sayı binleri buluyor gibi gelir insana
D) Sadece öğrenciler değildi gelenler, öğretmenler, memurlar, yaşlılar
E) Gelenlere kitap imzalarken böyle düşünceler geçiyordu içimden
(1983 - ÖSS)



Üç nokta daha çok şuralarda kullanılır:
Anlamca tamamlanmamış cümlelerin sonunda
Benzer örneklerin sürdürülebileceğini göstermek için
Söylenmek istenmeyen sözlerin yerine
Sözün bir yerde kesildiğini anlatmak için
Bir alıntının alınmayan yerlerini göstermek için
Buna göre seçeneklere baktığımızda, A, B, C, E seçeneklerinde cümlenin yargısının tamamlandığını, dolayısıyla sonuna nokta konulması gerektiğini görüyoruz. D’de ise gelenlerin kimler olduğu sıralanıyor ve sayılanlardan farklı kişilerin de olduğu izlenimi veriliyor. Dolayısıyla benzer örneklerin sürdürülebileceğini göstermek için, bu cümlenin sonuna üç nokta konulmalıdır.

Cevap D


6.
“Ek olan ki kendinden önceki kelimeye bitişik yazılır ve ünlü uyumuna uymaz. Bağlaç olan ki ayrı bir kelimedir. Kendinden önce ve sonra gelen cümleleri bağlar, ayrı yazılır.”
Bu kurala göre aşağıdaki cümlelerden hangisinde ki’nin yazımı (imlası) yanlıştır?

A) Türk tiyatrosundaki bu duraklamanın nedenleri üzerinde durmak gerek.
B) Öyle sanıyorum ki zevk kadar kişiden kişiye değişen bir kavram yoktur.
C) Yazıda o kadar çok terim kullanılmış ki sık sık sözlüğe bakmak gerekiyor.
D) Kitabın başındaki şiirlerden onun dünyaya bakış açısı hemen anlaşılır.
E) Görülüyorki, o, yazılarında yeni düşünceler sunan bir kişi değildir.
(1983 - ÖSS)



Türkçede iki tür “ki” vardır: İlgi eki ve bağlaç. İlgi eki cümlede ismin yerine geçer ve daha çok isim tamlamalarında tamlayana eklenip tamlananı karşılar. “Okulun kapısı kırılmış, ama sınıfınki sağlam.” cümlesinde altı çizili sözcükteki “ki” eki kapı isminin yerine geçmiştir. İlgi ekinin diğer bir işlevi de sıfat yapmaktır. “Ağaçtaki kuşlar ötüşüyordu.” cümlesinde altı çizili sözcükteki ek, kuşların bulunduğu yeri bildirerek sıfat yapmıştır. Bu iki durumda “ki” bitişik yazılır. Bağlaç olan “ki” ise daha çok açıklama bildirir. Çekimli fiillerden sonra gelerek onu başka cümlelere bağlar. Daima ayrı yazılır. Cümleden çıkarıldığında ilgi eki, cümlenin anlamında ve eklendikleri sözcüğün görevinde değişiklik yapar. Ancak bağlaç olan “ki” cümleden çıkarılsa da cümlede herhangi bir değişiklik olmaz. Buna göre seçeneklere baktığımızda A’da ve D’de sıfat yapmış ve bitişik yazılmış, doğrudur; B, C ve E’de çekimli fiillerden sonra gelmiş ayrı yazılması gerekir. B ve C’de ayrı yazılmış, ancak E’de bitişik yazılmış; dolayısıyla yazımda yanlışlık yapılmıştır.

Cevap E


7.
“Üçüncü kişi iyelik eki alan kelimelerin sonuna ile getirilince araya (y) koruyucu ünsüzü girer ve ile’nin başındaki (i) ünlüsü düşer. Bu kelimeler büyük ünlü uyumuna uyar.”
Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bu kurala örnek olabilecek bir kullanım vardır?

A) Gelirken dergiyle gazeteyi de getirmeyi unutma.
B) Kardeşiyle sinemaya gitmek istememişti.
C) Büyükbabayla torun çok iyi anlaşıyorlar.
D) Büyük bir gürültüyle içeri giren oymuş.
E) Anneyle kızı aynı evde oturuyorlarmış.
(1983 - ÖSS)



Verilen kuralı dikkatle incelersek, sözcüğün önce üçüncü kişi iyelik eki alması ve buna ile’nin eklenmesi gerektiğini görürüz. Sonra meydana gelen ses olayı üzerinde durulmuş. Seçeneklere baktığımızda “dergiyle, kardeşiyle, büyükbabayla, gürültüyle, anneyle” sözcüklerinde “ile”yi görüyoruz. Bu sözcükler arasında iyelik ekini alan tek sözcük “kardeşiyle”dir. Dolayısıyla diğerleri anlatılan kurala uymuyor. Burada sizi yanıltan, “Bu sözcükler, büyük ünlü uyumuna uyar.” denmesi olabilir. Buradan kasıt ile’nin uyuma girmesi olmalıdır. Yoksa kardeşiyle sözü bu uyuma uymaz.

Cevap B


8.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) İlk TBMM, 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplandı.
B) 30 Ağustos 1922’de, Başkumandanlık Meydan Savaşı zaferle sonuçlandı.
C) Saltanat, 1 Kasım 1922’de kaldırıldı.
D) Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’de kuruldu.
E) 1 Kasım 1928’de, yeni Türk harfleriyle ilgili yasa kabul edildi.
(1984 - ÖSS)



Yazım yanlışı D’de yapılmıştır. “1923’de” sözündeki “de” aslında “te” olmalıdır. Çünkü, sert sessizle (ç, f, t, h, s, k, p, ş) biten sözcüklere, sessizle başlayan bir ek geldiğinde, ekin başındaki ünsüz sertleşir. Buna ünsüz benzeşmesi ya da sertleşmesi denir. Görüldüğü gibi “üç” sözcüğünün sonunda sert sessiz var, öyleyse ek de sertleşmeli ve “te” olmalıdır. Elbette bu, sert ve yumuşak biçimleri olan seslerde geçerlidir, bunlar da “p, ç, t, k” sessizleridir. Bunların yumuşakları ise “b, c, d, g, (ğ) sessizleri olacaktır.

Cevap D


9.
“Kesme işareti, kişi adlardan sonra konur. Gerektiğinde, bütün özel adlardan sonra da konabilir.”
Bu kurala göre, aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A) Bahar’ı okula başlattık.
B) Bahar’da bu kitap var.
C) Bahar’ı görmeden yaz geldi.
D) Baharda buralar çok güzel olur.
E) Bahar’la Sevim birlikte gelecek.
(1984 - ÖSS)



Kurala göre kesme işareti özel adlardan sonra gelen çekim eklerinde kullanılır. Oysa C’de “bahar” mevsim ismidir. Yani cins ismidir, eklerin kesmeyle ayrılması gerekmez. A, B, E’de “Bahar” özel isim olduğundan ayrılmış, doğru; D’de cins ismidir, ayrılmamış yine doğrudur.

Cevap C


10.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde iki nokta (:) yerinde kullanılmıştır?

A) Nereye gideceğini bilmiyordu: Sığınacak bir kapısı yoktu.
B) Dört yanı ormandı: Kuşlar ötüyor, çiçekler kokuyordu.
C) Derler ki: Emirler çeşmesi, Karaca’nın sazına uyup çoşmuştu.
D) Karaca, yaşlı adamın yüzüne baktı: Ak saçlı, ak sakallıydı.
E) Yeni bir ad verdiler Hasan’a: Karaca.
(1985 - ÖSS)

Üye Girişi